Pili bitmiş bir fotoğraf makinesi gibiyim artık. Kimseyi çekemem !
Kirli bir çocuk yüzüyüm kapında; ama dünyanın en temiz gözleriyle bakıyorum sana! Şeker değil istediğim, yüreğini koy avuçlarıma!
Söylemek isteyip de söyleyemediğim çok şey var.. Kiminin yüzüne kiminin gelmişine, geçmişine.
Doğuştan çaresi olmayan bir hastalığım var: Her gördüğümü insan zannediyorum.
Eskiden aşkından yataklara düşenler vardı, Şimdide aşk diye yatağa düşenler var.
Pek umursamıyorum kimseyi, sadece gülüyorum içimden. Çevremdeki insanlardan değil, İnsan gibi görünen varlıklar yüzünden .
Boşversene ! Aşk mı kaldı artık..Herkes gördüğünü sever olmuş. Ne olduğuna değil, ne verdiğine bakar olmuş .
Çorap değiştirir gibi sevgili değiştiren, her yeni ilişkide temiz sayfa açtım diyenlere sesleniyorum: Sizin defter kaç ortalı?
Seveni mahçup etmedik ama sevdiğimize, kendimizi sevdiremedik. Çünkü; ya sevmesini bilmedik, yada haddinden fazla sevdik.
Papatyalar suçlanmamalı αrtık sevmiyor diye. Zaten sevse; otdan böcekten medet umulmazdı heralde.
Ben bardak kırsam sakarım, Annem kırsa nazar. Babam kırsa o bardağın orda ne işi var .
Sen aşka aşıksın müsaitsin gördüğünü abartmaya, biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım, aşık olmadık asla.
Neymiş, birini seviyorsak serbest bırakacakmışız, dönerse bizimmiş dönmezse hiç bizim olmayacakmış. Güvercin besliyoruz sanki.
Gel! bekliyorum, Kalbimi kır yine, canımı yak! daha da acıt hatta.. Seni başkasıyla düşünmekten daha fazla acıtmaz sonuçta.
Kırık her bir parçamız..Yine de mutluyuz; artık acı çekecek veya çekmeye neden olacak bir parça duygu bile yok içimizde.
Son sigaram gibiydin sen sevgili, kıyamazdım içmeye.. O cebimde kırıldı, Sen kalbimde.
Umursamaz değilim ben, bunu asla unutma. Sadece sen, umrumda olmayı beceremiyorsun aslında.
Kıskançlık felan değil ki bu. Benim olanı başkasıyla paylaşamam. O kadar.
Gidebilirsin yada beni unutabilirsin. Ama ben yokmuşum gibi yaparsan eğer, hiç olmamışsın gibi davranırım! Kıvranırsın…
O kadar yoruldum ki artık hiçbir şeye şaşırmıyorum.. Ve umrumda değil hiçkimse, Ne halim varsa görmekle meşgulüm.
Sen; Onun sorduklarına cevap vermeye bile tenezzül etmezsin, O seni susturduğunu sanır. Hayat işte.
Mutsuzum, Çünkü herkes gibi sahte değilim ve kimse gibi rol yapmadım. Mutsuzum, Çünkü sevmediğim birine ‘aşkım’ deyip sarılmadım.
Üzülmüyorum.. Çünkü hayatımdan çıkan hiç kimsenin hayatımda yeri yok. Düşünüyorum da değersizlere bu satırlar bile çok.
Tek çaresi aşktır bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın aşk da zaten iki yalnızın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır.
Ve sen hiçbir zaman sol anahtarı yaptıracak bir çilingir bulamazsın< bana kalırsa sen, ömrünün sonuna kadar, o şarkının kapısında kalacaksın!
Yetimhanede yaşayan küçük bedenlerin, Ranzalarına yazdıkları “anne” kelimesi kadar masum olmalı aşk.
Kendine güvenip, ağzı laf yapanlara Laf yaptığı içinde kendini adam sananlara kısa bir hatırlatma Lafla adam olunmuyor .
Bir uykunun en güzel yanı seninle uyanmaktır. Senden uzak bir uykuyla kandıramıyorum hiçbir geceyi.
Küskünlüğüm hayata değil, içindeki beş para etmez insanlara. Bıkkınlığım ise, o…nların yüzüne bakmak zorunda kalmam aslında.
Adam gibi’ sevmelerin yasaklandığı bir yerde, ne kadar seversen o kadar acı çekersin. Sonra mı ? Çektiğin acıyla kalırsın işte.
Birisi bana Napıyorsun diyince, kısık bir sesle Hiç diyorum. Kimse anlamıyor; H’ayatın İ’çinden Ç’ıkamıyorum.
Aslında geçmiş zaman 3′e ayrılmalı sadece: Di’li geçmiş, Miş’li geçmiş ve Tüh’lü geçmiş zaman olmak üzere.
Sαklαmα yeteneği yüksek olαn, güçlü biriyim. Hαttα gözlerimden yαşlαr düştüğünde bile şu iki kelimeyi söylerim: Ben iyiyim.
Hamamböceği kafası kopsa bile 8 gün yaşarmış. Peh! O da birşey mi ? Bazı insanlar, bi ömür boyu beyinsiz yaşayabiliyorken.
Bir aşkı paylaşmak için çok geç, Bir paylaşıma aşık olmak içinse erken…
Her ayrılıktan sonra ya ‘güle güle’ ya da ‘hoşçakal’ denir sevgiliye.. Sahi gülen ya da hoş kalan var mıdır sizce?
Bu ne bee ! Aşk mı kaldı artık.. Herkes gördüğünü sever olmuş. Ne olduğuna değil, ne verdiğine bakar olmuş.
Sen, bir matematik eşitsizliğinde bilinmeyensin. Anlaşıldı; ‘yalnız bırakarak çözeceğim seni.
Senin gibi olmak vardı; ama Allah beni ‘insan’ olarak yarattı.
Bazen sen bile “vay be !” dersin kendine; tek satırlık adamları nasıl roman yapmışım gönlüme.
Ben de bilirdim gitme demeyi; ama morgta yatan bir cesede, Kalk gidiyoruz demek gibi bir şey olurdu bu .
Hiç kimse sevgilisine benim icin ne yaptın? dememeli.. 6 milyar insanin içinde seni bulmuş, daha ne yapsın.
Aşkım derlerya hani hiç bitmeyecekmiş gibi.. Sanki aşktan anlarlarmış gibi, Sanki ‘aşkım’ dedimi aşık olunabilirmiş gibi…
Güç erkeğe, güzellik kadına verilir; ama her şeyi yenen güç, yalnız güzelliğe yenilir .
Tamam kabul; Küçükken mıknatıs yutmuş olabilirim, Peki ama bütün salaklar da demir mi yuttu?
Sana kavuşmak değil niyetim, merak etme ! Yolda bir dilenci görsem para bile vermiyorum ‘Allah sevdiğine kavuştursun’ der diye.
Eşyalar alındı, fotoğraflar söküldü yerlerinden. Bir aşkın izlerini yok edecek yeni bir aşk sipariş edildi yeniden.
Belki de sen haklısın, gitmek en kolayıdır aslında; “ama gittiğin yerde aradığını bulamazsan, dönmek koymaz mı insana.
Biz, aynı tavla tahtasında farklı iki pul gibiyiz. Öyle ya, ‘Birbirimizi kırmadan oyunu bitiremeyiz…
Ben, senin için ‘belkiydim’. Sen benim için ‘keşke’. ‘Belki’ seviyordur diye ‘Keşke’lerim ısrarcı bu gece…
Her erkek zeki, güzel, anlayışlı ve onu çok sevecek bi kadın ister. İyi güzelde adama sormazlar mı, bunları hakedecek ne yaptın.
İlginçtir bayanlar; Hem yavru bir köpeğe, hem de yakşıklı bir erkeğe verdikleri tepki hiç değişmez: “ayy cok tatlı.
Seninle karşılaşmam hayatımın en büyük hatasıydı ve sırf seninle diğer tarafta karşılaşmamak için helal ediyorum hakkımı!
Zaman çok değişti.. Artık katiller öldürmeden önce kendine iyi bak diyorlar.
Kendinizi mutlu hissediyorsanız, Bir yerde yine bir salaklık yaptınız ve farkında degilsiniz demektir.
Eski sevgiliden kalan yarayı, masum bir kızla kapatmaya çalışma. Çünkü birgün o namusuyla oynanan kız, senin kızın olabilir.
Artık zaman bile yetmiyor yaşadığımızı sanmaya.
Acıktığını söylediğinde Kalk kendin al cümlesini duyunca, genelde acıkmaktan vazgeçer Türk insanı.
Defolu bi ‘mal’ olduğunu farkettim sonunda. Defolu’p gitmeseydin eğer, varamazdım farkına.
Aşkın her halini gördüm! O yüzden artık ne hali varsa görsün!
Zaman içine atıldığımız şiddetli ve değişmez bir debisi olan azgın bir nehirdir, ve kaybolmak mutlaktır bir yerinde zamanın. İşte ölüm diye bildiğimiz şey de bundan başka birşey değildir.
Yıkılıyorum her geçen gün yokluğunun üstüne.
kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok.
Denize sıfır evi hiç istemedim ben, ama hep gökyüzüne sıfır hayallerim vardı.
Yüzündeki o billur akşam kahvaltısı sürgülerken özümü, ne kadarını sustuk konuştuklarımızın?
sana bakmak bir mucizeyi anlamaktır.
Anladım ki ağaçlar, Toprağa acı verdikçe büyüyorlar.
Ben’ kattım sana biraz, öyle sevdim seni. Çünkü sen de bensiz; O kadar güzel değilsin hani.
Geçiyordum,hayal kırıklığına uğradım.
Ne kadar övülsen az avazım çıktığı kadar susuyorum ismindeki sesli harfleri.
Şimdi sen gidiyorsun ya, herkes sana benzeyecek.
bir insanı sevmekle başlıyordu her şey.
ve ben ne zaman kiminle sevişsem hala seni aldatıyorum.
Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim.
Yazarlık, yazmak: uydurmak değil seçmektir.
Bende sana yetecek kadar ben kalmadı.
Ben giderken en çok seni götürdüm.
Yaşamak hızlı bir ölme biçimidir.