RÜZGAR
Kara bir yeldi yağmurdan sonra gelen. Toprağın; insanın içini sakinleştiren, umutla dolduran kokusunu etrafa yayan.. Sertti, başına buyruk eserdi. Canı isteyince ısıtır, istemeyince üşütürdü herkesi karayel; ta ki poyrazla karşılaşana kadar.
Daha güçlüydü poyraz, daha sert. Önünde hiçbir şey bırakmazdı bir kere estiğinde. Karayel onun gibi olmak istemişti hep; ama gücü yetmezdi ağaçları köklerinden sökmeye. Bir çabayla eserdi ağaçların, kurumuş dallarının üzerinden, yağmurun ıslaklığını alırcasına. İstemeden de olsa ısıtırdı sonra onu. Çiçeklendirirdi kurumuş dallarını. Poyrazsa, karayel ile karşılaşmayı beklerdi hep içindeki fırtınayı elektriğe dökmek için. Karayel aşıktı poyraza. O yıkıp geçsin, daha da güçlensin diye giderdi yanına. Yeter ki içindeki fırtına onu yok etmesin derdi. Bir yandan da içi gururla dolardı. Benim geldiğimi bilen poyraza 'hazırlansın' derdi. Birlikte aşamayacakları engelin olmadığını düşünürdü. Onu güçlü kıldığını bilirdi Poyraz'ın içten içe.
Poyrazsa lodosa aşıktı. Ne zaman ne yapacağı belli olmazdı Lodos'un. Denizleri gökyüzüne kavuşturur, yağmurları toprakla buluştururdu. Bir yandan can verirken, diğer yandan gözünü kırpmadan can alırdı. ''İşte böyle olmalı rüzgar dediğin'' derdi Poyraz içinden; ''Ben de daha fazlasını yapabilirim!''
Karayeldi onun içindeki fırtınayı dindiren hep. Ona doğru giderken rahatlayacağını bilirdi içten içe, kabullenemese de. Onunla birlikte kurtulurdu önündeki engellerden. Onunla birlikte durulurdu, kendi içindeki fırtınayı atınca.
Karayel eser dururdu hiç usanmadan Poyraz'a kavuşmak için. Hep kavuştular. Karayel hep esti...
Karayeldi onun içindeki fırtınayı dindiren hep. Ona doğru giderken rahatlayacağını bilirdi içten içe, kabullenemese de. Onunla birlikte kurtulurdu önündeki engellerden. Onunla birlikte durulurdu, kendi içindeki fırtınayı atınca.
Karayel eser dururdu hiç usanmadan Poyraz'a kavuşmak için. Hep kavuştular. Karayel hep esti...
Lodostu Poyraz'ın sevdası...