Bir saçı okşamaz, bir alnı serinletmez, bir yelkeni şişirmez, bir eteği havalandırmazsın. Neyleyim senin gibi rüzgarı.
Işigi önüne al, yürü! Gölgen arkadan ister gelsin, ister gelmesin.
En büyük acı, acıtmaz olmuş zincirlerin acısıdır; köleliği kabul etmenin, başkaldırmaktan vazgeçmenin acısıdır.
Düşünüyorum, o halde varım.” demiş Descartes ama Arif Nihat Asya ise “Hayır, yanlış.Düşünülüyorum, o halde varım.” demiştir.
Bu kitabın kaç dakikada okunduğunu bırak, kaç senede yazıldığını düşün.
Kalemini bir silah gibi değil, bir kaşık gibi tut yoksa aç kalırsın.Diyordu bir kitabında
Icimizden biri köprü olmaya razi olmazsa, kiyamete kadar bu suyun kiyilarini bekleriz.
O da bir gazi olmak istedi. Fakat ona anlatmak gerekti ki, Sehid olmayi göze almiyan gazi olamaz.
Kulun olarak doğmasaydım, kendiliğimden gelir fahri kulun olurdum ALLAH’ım.
Bütün dualarımızda uzun yaşamak isteği var.. Eni olmazsa bir ömrün, boyu olmuş ne çıkar.
Koku, tat, sıcak… sende her aradığım vardı: Seni soğuk bulanlar, ısıtamayanlardı.
Gözler kalbin aynasıdır. Ama sen yine de gözüne kalbini sorma.
Duvarda bir gedik açmaya bir taşın eskimesi yeter.
Bir kuşa yeten yuva iki kusa da yeter.
Vazoyla saksının farkını sen söyleme, çiçeklerden sor.
Billur en güzel kahkahasını kırılırken attı.
Tekerleri dört köşe bir arabaya bindirdiler bizi, bir gidiştir gidiyoruz.